İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasser Kanaani, ülkede artan toplumsal huzursuzlukların ve öfkenin, uluslararası müzakerelerin yapılmasını zorlaştırdığını duyurdu. Kanaani, halkın mevcut durumdan memnun olmadığını ve bu ortamda müzakerelerin yapılamayacağını vurguladı. Ekonomik zorluklar, politik belirsizlikler ve dış baskılar, İran'daki toplumsal gerilimin temel nedenleri arasında sayılıyor. Sermaye kontrolleri, yükselen enflasyon ve işsizlik oranları, halkın öfkesini daha da artırırken, hükümetin bu sorunları çözmekteki yetersizliği de halkın tepkisini körüklüyor.
Son günlerde, halkın hükümete karşı olan tepkileri giderek artıyor. Ekonomik durum, genç nüfus arasında iş bulmanın zor olması ve hükümetin suistimalleri nedeniyle, pek çok İranlı, sokaklara dökülerek haklarını talep etmekte. Kanaani, bu bağlamda halkın öfkesinin, müzakere süreçlerini de etkilediğini belirtiyor. Hükümetin, halkın taleplerini göz ardı etmesi, toplumsal huzursuzluğun sürmesine neden olurken, uluslararası müzakerelere dair umutları da yok ediyor. Müzakerelerin birbirini izleyen başarısızlıkları, halkın hükümete olan inancını daha da sarsıyor.
Uluslararası toplum, İran ile olan ilişkilerinde dikkatli bir denge kurmayı hedefliyor. Ancak, İran'daki iç siyasi dinamiklerin ve halkın tepkilerinin, diplomatik müzakereleri büyük ölçüde etkilediği aşikar. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, bu noktada, ülkedeki gerginliğin azaltılması ve halkın memnuniyetinin sağlanması gerektiğine vurgu yapıyor. Kentlerdeki gösteriler, hükümetin reform yapmasını zorunlu kılarken, dünya genelinde de bu duruma yönelik tepkiler artıyor. Özellikle, nükleer müzakerelerde ilerleme sağlamak için halk desteği şart. Ancak mevcut durumda bu desteği bulmak oldukça güç görünüyor.
Sonuç olarak, İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü'Nasser Kanaani'nin açıklamaları, iç karışıklıkların uluslararası düzeydeki müzakereleri etkilediğinin somut bir göstergesi oldu. Halkın geniş çaplı öfkesi, hükümetin sorunları çözme konusundaki başarısızlığı ve uluslararası baskılar, İran için belirsizliklerle dolu bir dönemi işaret ediyor. Bu ortam, siyasi aktörlerin üzerinde ciddi bir baskı oluştururken, gelecekte müzakerelerin nasıl şekilleneceği merak konusu olmaya devam ediyor.