İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamalar, uluslararası alanda büyük yankı uyandırdı. Netanyahu, Gazze'deki insani durumu ele alarak "Gazze'de kimse açlıktan ölmüyor" dedi. Ancak bu açıklama, sadece kamuoyunda değil, aynı zamanda uluslararası insan hakları örgütlerinde ve insani yardım kuruluşlarında büyük bir tepki ile karşılandı. Netanyahu'nun beyin savunmasında öne sürdüğü rakamlar ve Gazze’deki mevcut koşullar, gerçekte var olan durumu ne kadar yansıtıyor? İşte bu soruların yanıtlarını irdeliyoruz.
Başbakan Netanyahu'nun ifadelerinde sunduğu veriler, birçok kesim tarafından "manipülasyon" olarak değerlendirildi. Netanyahu, Gazze’de sağlık, temel ihtiyaçlar ve gıda kaynakları konusunda sadece “insani yardım koridorları” olduğuna değindi. Ancak, Gazze'deki Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı (UNRWA) ve diğer bağımsız kaynaklar, bölgedeki gıda durumu hakkında çelişkili bilgiler veriyor. UNRWA, son raporlarında Gazze’de her dört kişiden birinin gıda güvencesizliğiyle karşı karşıya olduğunu ve bölgede ciddi bir insani kriz yaşandığını belirtiyor.
Ayrıca, çeşitli bağımsız araştırmalar ve yerel yiyecek bankalarının raporları, halkın günlük beslenme ihtiyaçlarını karşılamakta zorlandığını ortaya koydu. Birleşmiş Milletler’e bağlı kuruluşlar, Gazze'de nüfusun yaklaşık %80'inin uluslararası yardıma bağımlı olduğunu ve yaşanan durumun, 2014 yılından bu yana devam eden blokajlar nedeniyle daha da kötüleştiğini vurguladı. Netanyahu'nun bu gerçekleri göz ardı etmesi ise, eleştirilerin artmasına zemin hazırladı.
Gazze'deki insani durum hakkında sahada çalışan sivil toplum kuruluşları ve yerel tanıklar, Netanyahu'nun beyanlarının gerçeği yansıtmadığını ifade ediyor. Örneğin, Gazze’deki sağlık hizmetlerine ulaşımın giderek zorlaştığı belirtiliyor. Bir sağlık çalışanı, “Hastanelerde tedavi görecek hasta kalmadı. İlaç ve malzeme eksikliği nedeniyle birçok kişi hayatını kaybediyor. Hiçbir şey yapamamanın çaresizliği ile başa çıkmaya çalışıyoruz” diyor. Bu tür ifadeler, bölgedeki insani krizin ciddiyetini daha net bir şekilde gözler önüne seriyor.
Diğer bir tanık ise, "Gece yarısı açtığımız kalan buzdolabıyla çürüyen yiyeceklerle savaşıyoruz. Bazen birkaç gün üst üste hiçbir şey bulamayabiliyoruz. Çocuklarım, yiyecek ve su konusunda her gün korku içinde yaşıyor" şeklinde duygusal bir ifadede bulunuyor. Yerel halk ile yapılan mülakatlar, Netanyahu’nun açıklamalarının ışığında çarpıcı bir zıtlık sergiliyor.
Sosyal medya platformlarında bu açıklamalara karşı yanıtlar bombaları gibi yağmur gibi yağmaya başladı. Cemaat, akademisyenler ve aktivistler, açlık ve yoksullukla mücadele eden Gazze halkının sesi olmaya çalışıyor. Ünlü isimlerin de dahil olduğu milyonlarca kişi, #GazzeAçlıkYok etiketini kullanarak, Netanyahu’nun ifadelerini eleştiriyor ve gerçek durumu yansıtmak için çaba gösteriyor. Halka açık bu tartışmalar, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde daha fazla dikkat çekmeye başladı.
Sonuç olarak, Netanyahu'nun Gazze'deki insani duruma yönelik yaptığı açıklamalar, çelişkili veriler ve yerel tanıkların deneyimleri ışığında sorgulanır hale gelmiş durumda. Gazze'nin gerçekleri, basına yansıyan rakamlar ve sahadaki gözlemlerle çelişiyor. İsrail hükümetinin uluslararası baskılara karşı verdiği bu cevaplar, bölgedeki duruma dair gerçeklerin daha fazla gün yüzüne çıkmasına neden olabilir. Dolayısıyla, Gazze'deki insani durumun devam eden araştırmalar ve takiplerle daha net bir şekilde ortaya konması önem taşıyor.